Besin Alerjileri

Besin Alerjileri

Tükettiğimiz besinlere karşı bağışıklık sistemimizin verdiği anormal bir yanıttır. Bu yanıtın mekanizmasına göre besin alerjileri 3 ana grupta sınıflandırılır.

  1. Erken tip (IgE aracılı)
  2. Geç Tip (Hücre veya IgE aracılı olmayan)
  3. Miks tip.

Erken tip (IgE aracılı) besin alerjisinde belirtiler genelde dakikalar içinde ortaya çıkar. Bu nedenle şüpheli gıda ile belirtinin ilişkisini kurmak kolaydır. IgE aracılı besin alerjilerinin en önemli özelliği kişi alerjisi olan besini tükettiğinde gelişen reaksiyon hayatını tehdit edici özellikte olabilir. Bu nedenle bu tip alerjinin bir an önce tanısının koyulması ve tetikleyici gıdanın beslenmeden çıkarılması gerekir. Ancak her zaman, her hastada veya her miktarda alerjik şoka neden olmaz. Besini tükettikten sonra ciltte kabarıklık, kızarıklık, kaşıntı kurdeşen dediğimiz döküntü ve ödem, burun akıntısı, hapşırma, öksürük gibi belirtiler de oluşabilir.

Geç tip (IgE aracılı olmayan) besin alerjilerinde ise belirtiler besinle karşılaştıktan daha geç otaya çıkar. Bu süre 1 saatten 7 güne kadar değişir. Bu nedenle de belirtiler ile şüpheli gıdanın ilişkisini kurmak zordur. Geç tip besin alerjilerinde hayati tehdit edici reaksiyonlar görülmemekle birlikte hastanın ve ailesinin yaşam kalitesi oldukça etkilenmektedir. Bu bebeklerde genellikle sindirim sitemi tutulur ve bu sisteme ait belirtiler ortaya çıkar. Sıklıkla kakada mukus (sümüksü yapışkan kıvam), kan, kusma olur. Bunlara huzursuzluk, uyku düzeninde bozulma, ciddi pişikler gibi belirtiler eşlik eder. Bu reaksiyonlara neden olan besin alerjisinin o yaşlarda görülen ‘infantil kolik’ adı verilen tamamen zararsız gaz sancısından ayırt edilmesi önemlidir. Yanlış tanı nedeniyle uygulanan gereksiz geniş gıda diyetleri hem annenin, hem bebeğin günlük yaşamını, beslenmesini, olumsuz etkilemektedir.

Mikst (karma) tip besin alerjisinde ise her iki grubun da özellikleri görülebilir. Bu hastalarda genellikle egzama adi verilen kronik, tekrarlayıcı karakterde deri döküntüleri görülür. Burada besin tüketildikten sonra egzamalarda alevlenme yani kızarıklık ve kaşıntıda artış, lezyon sayılarında artış olur. Bu belirtiler hemen dakikalar içinde veya günler sonra geç tip reaksiyon olarak da karşımıza çıkabilir. Bu nedenle her zaman gözlemsel olarak şüpheli gıdayı tespit etmek mümkün olmayabilir.

TANI

Altta yatan mekanizmaya göre kullanılacak tanı yöntemleri değişmektedir. Tanıda en önemli basamak ailelerden alınan öyküdür. Bu öykünün ışığında laboratuvar testleri planlanır. IgE aracılı olan erken tip besin alerjilerinde, vücutta besine karşı sentezlenen IgE tipinde antikorlar saptanmaya çalışılır. Bu amaçla deri prick testleri ve kanda gıdaya özgü sentezlenmiş spesifik IgE antikor düzey ölçümleri yapılır. Besin alerjisi amacıyla deri testleri yenidoğan döneminden itibaren yapılabilir. Deri testlerinde taze gıdaların kendisi veya standardize edilmiş ticari solüsyonlar kullanılabilir. Cilde uygulandıktan sonra 15-20 dakika içinde gelişecek reaksiyon değerlendirilir. Hızlı yanıt alınması bu yöntemin en avantajlı yönüdür. Ancak kullanılan ilaçlardan etkilenir ve uygulama için mutlaka deneyimli personel gerekir. Kan testlerinin ise maliyeti cilt testlerine göre daha yüksektir. Ancak kullanılan ilaçlardan etkilenmeyip daha hassas ölçüm yapabilmeleri nedeniyle oldukça değerlidir.

Ancak IgE aracılı olmayan besin alerjilerinde laboratuvar testlerinin faydası kısıtlıdır. Bu grup hastalarda tanı deneme yanılma yoluyla kesinleştirilir. Gıdalar diyetten sırayla çıkarılıp eklenir. Gelişen reaksiyonlar ya da ortadan kaybolan belirtilerle şüpheli besin bulunur. Ciltten yapılan alerji testlerinden biri olan yama testleri tanıda kullanılabilir.

Besin yükleme testleri ise hem besin alerjisinin tanısında hem de takibinde kullanılır. Bu testler alerji doktoru gözetiminde alerjisi olduğu düşünülen besinin hastaya özel protokollerle yedirilmesi şeklinde yapılmaktadır.

TEDAVİ

Besin alerjisi tedavisinde ortak nokta bebeklerin olabildiğince uzun süre anne sütü almasıdır. Günümüzde tek tedavi yöntemi ise sorumlu gıdadan kaçınmaktır. Burada önemli olan hastaya uygun diyet verilmesidir. Gereğinden fazla besin kesilmemelidir. Alerjisi olan besinle yüksek benzerlik gösteren besinler hakkında aileler bilgilendirilmelidir. Bu hastalar büyüme gelişme yönünden izlenmeli, aileler kazara alımlarda gelişebilecek reaksiyonlar hakkında eğitilmeli ve acil durum tedavileri anlatılmalıdır.

HASTALIĞIN DOĞAL SEYRİ?

Hem alerjinin tipine, hem de besine göre değişmektedir. Örneğin kuruyemiş, balık alerjileri erişkin döneme kadar büyük oranda iyileşmezken, yumurta-süt gibi besinlere ait alerjilerin yaklaşık yarısı bir yaşında, %90’ı da 3-5 yaşında iyileşmektedir.

Bulgular ne kadar erken başlamışsa ve reaksiyonlar ne kadar ağırsa hastalığın seyri daha ciddi olmaktadır. Bunun yanında astım, egzama, alerjik rinit gibi diğer alerjik hastalıklar eşlik ederse hastalığın seyri yine olumsuz etkilenir.

Ayrıca besin alerjisi olan bebeklerin bir kısmı; 4-5 yaşında polen, ev tozu, kedi, köpek, küf mantarı gibi solunum yolunu etkileyen alerjilere dönüşüyor. Bu çocuklarda astım, alerjik rinit daha sık görülüyor. Bu nedenle besin alerjisi olan hastalar bu açıdan takip edilmelidir.

Leave a comment